Tekrar görüştüğümüzde





Hasret kaldık değil mi?

Sevdiklerimizi, görür görmez yanağından fıstık almak istediğimiz insanları ekrandan görmek durumundayız günlerdir. Sarmak, dokunmak, koklamak, ışıl ışıl gözlerine bakmak isterken ''görüntülü ara'' ya basmak dışında bir şey gelmiyor elden.

Kahkaları mekanik haliyle duyarken, yaptığımız yemeğin tadına dahi baktıramıyoruz belki. Öylesine yalnızız ya da ev çok kalabalık, sürekli bir yemek yapma bulaşık yıkama, temizleri yerleştirme hali. Balkon bugün yıkanmadı'yı annen hala nasıl dert ediyor diye kendi kendini yiyorsun belki. Evde nasıl bıkmadan haberleri takip ediyor bu babam ya diyip odanın kapısını açık unutan kardeşinde kalıyor tüm ihale. Hepimizde başka bi hikaye.

Bazen kızsan da akşamları tepsiye komşular için de çay bardağı koyuyor olmak güzelmiş, Önceden çok söylendiğin şeylere yutkunuyor musun sen de bu ara?  Markette kasada işi biraz uzayana söylendik, işini kendi hızında yapan kasiyere söylendik, annemizin komşularla konuştuğu konuları aklımız almadı söylendik. İyi tamam da 5 kiloluk ayçiçek yağı ile ilgili nasıl bir oturum gerçekleştirebiliyorlardı? Söylendik.

Şimdi..

Marketteki hızdan vazgeçtik, hatta kasiyere hal hatır sorasımız geliyor. Özgürce o haftanın ürünlerine ait broşürü almak poşete gelişigüzel tıkıştırıp, oraya buraya dokunmaktan çekinmeden boş elimizi cebimize sokup aylak aylak eve yürümek istiyoruz. Evi isterse komşular bassın, yeter ki kahkahalarla dolsun diliyoruz.

O zaman belki..
Tekrar görüştümüzde..


Daha yoğun, ilk kez sarılıyormuş gibi olur sarılmalarımız..
Uzun uzun,coşkuyla ve varlığına şükürle bakarız birbirimizin gözlerinin içine,


                                                     
                                                        Sabahattin Ali ve kızı Filiz Ali
                                                   Ara Güler Müzesi-Bomontiada 2020


Sevgilimizin parmaklarında gezerken ellerimiz, yargılamalardan ve beklentilerden uzak onun dokunduğu bardak, okuduğu kitap bile hoş gelir gözümüze,
Taşınalı epey olan apartmanda komşulardan kaçmak yerine bi merhaba deriz, biz yeni komşunuzuz,
Eve gelenlere kendi ellerimizle yaparız kahveleri,
Nasılsın sorusunu nasıl olduğumuzu anlatmak için değil de gerçekten ilgilendiğimiz, merak ettiğimiz için sorarız,
Yavaş yavaş anlatır, daha yargısız dinleriz,
İki çay için buluştuğumuzda çantada kalır telefonlar,
Durmadan şikayet ederek dostumuzun üzerine yağdırdığımız kara tüllerden vazgeçeriz de papatyalardan taç yapmayı deneriz belki,
Bize anlatılana öyle dikkatimizi veririz ki, tavsiye vermeden orda yalnızca mevcut olarak birinin nasıl yara bandı,yüreğine serpilen su olabileceğimizi görürüz,
Kendimize öyle veririz ki dikkatimizi, yalnızca iç evimizde mevcut olup, ''kaçınılmaz olanla dostça geçinmeyi'' deneyimleriz.
Daha farklı nasıl olabilir'i şimdi sorarak keni farkındalık yolculuğumuzu başlatabiliriz. Geleceği yaratanın şimdi olduğunun bilinciyle hareket ederek hayatımızın bu döneminin kabus gibi ya da bize eziyet eden bir dönem olması düşüncesinde kaybolmamayı araştırabiliriz.

İçimize yeniden neşe, sabır, sevgi, merhamet tohumları ekip dikkati buralara yönlendirerek, biraz çapalayıp toprağı havalandırıp ihtiyacı kadar sulayarak tekrar görüştüğümüzde çok daha taze ve ''farklı'' yaşamları kucaklayabiliriz.

Neden olmasın?

Görüşmek üzere <3




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1.sınıfa başlayacak çocukların daha rahat bir ilk yıl deneyimi için duyusal oyun tavsiyeleri

Az pirinçli sütlaç gibi hissetme tarifi

NöroYoga ve Duyusal Sistem